December 5, 2010

5. Aralık 2010. saat: 6 suları

Bugün benim doğumgünüm!!!!

...ve geçen gün Hintli bir arkadaşımın numerologist olan babası ile kathmandu- hindistan arası yaptığım telefon görüşmesine göre, bu yıl benim yılım olacakmış, haydi hayırlısı:)

Kaç zamandır, bloguma yazamamın sebebi, aslında belki de doğduğum günle alakalı. Nedense buralarda burç konuları ile daha bir haşır neşir olmaya başladım. Evet, yay burcu!!! yükseleni mi bilmiyorum! Her seferinde anneme, annneeeee ben saat kaçta doğmuştum diye sorup, bilen birilerine de benim yükselenimi bulmalarını istesem de..her seferinde unuttum.

Yani neden yazamadım..çünkü buralara gelirken, o kadar da koşturmak istemiyorum, şöyle sakin bir dönem geçireyim desem de...ben ve sakinlik bir arada ancak 2 ay durabildi..ok yaydan fırladı.Bulaşmadığım iş kalmadı. Araştırma işleri, bir kitap çevirisi, müzik çalışmaları, provaları, dans dersi hazırlığı, özel dans dersleri, bir kaç dans atölyesi, aralık ta çocuklarla yapacağım 10 günlük bir kış kampının hazırlıkları derken...kendimi inanılmaz bir yoğunluk içinde buldum...hala da bulmaktayım.

Yazamadığım dönemde, burada muhteşem bir Tihar bayramı atlattık, yine arkadaşlarım geldi-gitti, bir kaç minik konser verdik, bir arkadaşımız için evimizde harika bir veda partisi verdik, bir gün Bhaktapur'da gezinirken, bir mahalle arasında, bir ölü yakma seremonisi ile karşılaştım, yeni insanlarla tanıştım, bir arkadaşım için Küçük Prensi'n Nepalcesini buldum, çevirdiğim çocuk kitabına karşılık hediye olarak hayatımın en güzel el yapımı takvimini aldım, Nepalce-Türkçe, hem de bir sürü güzel resimle bezenmiş, dağlarla göllerle...hem de kağıdı el yapımı...ve daha bir sürü minik minik beni mutlu eden şeyler oldu...



Umarım, hem yeni yaşım, hem de onunla beraber gelen yeni bi yıl, benim için çok sağlıklı ve mutlu olur!!! :)

not: fotoğraflardaki enstrümanlar, sadece aksesuar olarak kullanılmıştır...

October 27, 2010

Jazzmandu geliyor!

Nepal'de iki bayram arasında hayat yavaşlıyor...işler aksıyor...insanlar tembelleşiyor...
Dasain geçti, Tihar geliyor...
Bu iki bayram arasında yapılabilecek en keyifli şey, bol bol müzik dinlemek olacak.
Çünkü Jazzmandu geliyor!!!!! The biggest Jazz Party in the Himalayas!!!

İşte merak edenlere web-sitesi ve programı:
http://www.jazzmandu.org/



VALLEY JAMS
Date: 29th October Friday
Time: 7.30 to 9.30pm
Ticket: NRs 400
Upstairs Jazz Bar, Lazimpat : Featuring Simak Dialog ( Indonesia ), Alukomarai
(England, Thailand, Japan, Norway, Germany)
Moksh, Jawalakhel: Featuring Adrian D Souza Quartet (India)
House of Music, Thamel: Featuring Saksri Pang Vongdhradon Quintet (Thailand)
The valley will resound with the sounds of jazz! Different venues in Kathmandu will feature performances by various Jazzmandu artists.

GOKARNA JAZZ BAZAAR
Date: 30th October Saturday
Time: 2.30pm to 10.00 pm
Ticket: NRs 699
Venue: Gokarna Forest Resort
(Gates open at 1.30pm and closes at 7.00pm)
Featuring Artists: Ari Hoenig, Simak Dialog, Bug, Saksri Pang Vongdharadon Quintet, Adrian D Souza Quartet, Alukomarai, Cadenza Collective, Kutumba, Gandharva

A marathon of jazz and traditional Nepalese folk and classical music performed by international and Nepali musicians. Jazzmandu T-shirts and souvenirs will be on sale. No outside food and beverages or pets allowed. Shuttle bus available every hour from 1pm to 4pm. Shuttle bus pick up is outside Hyatt Regency gate, Boudha.
Return shuttle bus available from 10.30pm to 11.30pm to Lazimpat. (Please note that the bus seats and availability is not guaranteed)

JAZZ FOR THE NEXT GENERATION
Date: 31st October Sunday
Time: 2.30pm to 4.30pm
Venue: KJC (Kathmandu Jazz Conservatory), Jhamsikhel
(Free entry by invitation only)

An opportunity for young students from various schools around the valley to experience quality jazz by international musicians, increasing their awareness and exposure to jazz.

JAZZMANDU MASTER CLASS
Date: 1st November Monday
Time: 4.30pm to 5.30pm
Venue: KJC (Kathmandu Jazz Conservatory), Jhamsikhel
Free entry (limited seating)

The master class is for music students & jazz enthusiasts to interact with musicians, share their experience and learn different instrumental tips and techniques.

JAZZ AT PATAN
Date: 2nd November Tuesday
Time: 6.00pm to 8.30pm
Ticket: NRs 1199
Venue: Patan Museum Square, Patan.
(Gates open at 5.00pm, please be seated by 5.45pm)
Featuring Artists: Headliner Ari Hoenig Trio, opening act Cadenza and Friends

A unique evening of Nepali classical music fused with jazz at a historic and magical venue. International musicians exchange musical ideas with Nepal's top classical musicians and Cadenza.

ALL STAR FEVER
Date: 3rd November Wednesday
Time: 6.30pm to 10.00pm
Ticket: NRs 799
Venue: Hotel Shangri-La, Shambala Garden
(Gates open at 5.30pm, please be seated by 6.00pm)

The festival finale - The All Star BIG JAM!! Musicians’ from different bands play their sets and later jam together, creating high-energy, improvised music.

October 18, 2010

Dashain'in en güzel günü...




Kathmandu'ya ayak basar basmaz Janai Purnima festivalini kutlamak için evine gittiğim aile, beni  Dashain için de davet etti. Bu sefer, beni çok daha fazla heyecanla ve sevgiyle karşıladılar.Ne de olsa, tanıdıktım artık. Yabancılık çekmiyorlardı. Ben de, o ilk günlerdeki tedirginliğimi çoktan üzerimden atmıştım. Ne şunu yesem, midemi bozar mı , ne de şöyle otursam, tuhaf kaçar mı gibi komik dertlerim vardı.

15 günlük bu uzun festivalde beni Pazar günü çağırdılar, çünkü Puja günüymüş. Puja,  Hindular tarafından gerçekleştirilen dinsel bir ritüel, tanrılara, ayrıcalıklı insanlara ya da misafirlere sunulan adaklar yoluyla gerçekleşiyor. Sonra, onların duları alınıyor.

Ranjan'la eve vardığımızda, hazırlıklar devam ediyor. Evin büyükbabası, büyükannesi, Ranjan'ın annesi, küçük kız kardeşi, annesinin iki erkek kardeşi, ve bu kardeşlerden birinin bir kız, bir oğlan iki çocuğu evde koşturma içinde.  Bütün adaklar, tütsüler, çiçekler, kırmızıya boyanmış pirinç, yoğurt, minik bir çan, muz, elma,  bir çiçeğin sapı...her şey yerde...tepsinin içinde. yerli yerinde.Tepsinin yanında bir de çok güzel kırmızı bir sari duruyor.  Onu kim giyecek diye heyecanla bekliyorum. Bu arada, önüme sarı bir gazlı içecek konuyor. fanta gibi. Anne, sürekli bana gülüyor, konuşamasak da, benim kırık Nepalcem, onun kırık İngilizcesi ile birbirimize sevgi dolu sözler söylüyoruz. Bana sürekli Nepalese culture, Nepalese culture diyor. Ben de, ona sürekli ramro ramro diyorum. Güzel manasında.




Sonunda, büyükbaba ve büyükanne, tepsinin başına geçiyor. Büyükbaba önce kendisine, tika yapıyor, dualar okuyor, ardından, eşine...sonra kızına...büyükten küçüğe öylece devam ediyor. Tam sıra sen de, diyorlar, heyecanlanıyorum, anne bir dakika diyor, içeri koşuyor. Elinde bür kutuyla geliyor, bir anda elime oje sürmeye başlıyor, dudağıma pembemsi bir ruj, gözlerime sürme, ve koluma kırmızı bilezikler takılıyor. Bir de gözlerimin arasına üçüncü bir göz. 



Bu arada, minik kız çocuğu da beni kıskanıyor. O da sürmesini sürünüyor.

  





Sanırım puja için hazırım. Yabancı olarak oturmuyorum büyükbabanın önüne. Ranjan ve minik kız kardeşinin ortasına oturtuyorlar beni. Siz üç kardeşsiniz diyorlar!! gülüyorlar:) Alnıma tika yapılıyor , kafama çeşitli çiçekler, otlar serpiliyor, sonra büyük anne, aynı şeyleri yapıyor. Bir de elime bir zarf tutuşturuyorlar. Para! Kız çocuklarına! para veriliyormuş, erkek çocuklarda annelerine, kız kardeşlerine veriyorlar. Sıradan, her büyük kendinden küçük olanla aynı seramoniyi yaşıyor. Biri kalkıyor, biri oturuyor, birileri kameraya çekiyor, ufak kız kardeş oynuyor, bense alnımdaki pirinçler düşerse, ne yapmayalım diye düşünüyorum. ojelerime ve bileziklerime bakıyorum.




Ardından, bu sefer puja yapma sırası bana geliyor. Ben yok estağfurullah filan derken, önüme benden küçükleri oturtuyorlar. Gördüklerimi acemice uygulamaya çalışıyorum. Çiçek serpme, iki elle tika, ardından iyi dilekler. küçük kız kardeş doktor, büyük kız kardeş hemşire, ranjan müzisyen ve diğer oğlan çocuk body guard olmak istiyor. hepsine ayrı ayrı bu meslekleri diliyorum. O sırada, tartışma başlıyor. Çünkü normalde kız çocuklarına para vermem lazım. Anne para ver diyor, kardeşi olur mu canım aaaaaaa ayıp diyor sanki. Bense tabiki tabiki vereceğim demeye çalışıyorum. Annenin "Nepalese Culture, nepalese culture"baskıları, ve benim ısrarım sonunda, cüzdanıma gidip, para alıyorum. Böylece bu bölümü de tamamlıyoruz. Ardından, herkese birer kaşık yoğurt, elma ve muz yediriyor büyükler. Zaten iki saat süren bu törenin ardından acıkmışım. 2 saat ama öyle sıkıcı, kimsenin konuşmadığı, her yeri buhran kaplayan bir tören değil. Bu arada, kimin daha dindar olup olmadığı anlaşılıyor. Oturuş kalkış bakış her şeyi belli ediyor.

Mesela oğlan çocuğunun pujadan sonra, eğilip babasının ayağına kafasını değdirmesi lazım...zorla yaptırıyorlar, gülüşmeler oluyor. Annenin erkek kardeşlerinden biri, pujadan sonra hemen gidip, alnını temizliyor. Hiç bir şey olmamış gibi. Büyük kız çocuğu, heyecanla sarisini giyiyor, sürekli fotoğraf çektirmek istiyor. Anne, çok hisli ve duygusal. Ranjan ise, herkesin gönlünü almakla meşgul, evinden ayrı yaşayan oğlan çocuğu olarak.

Törenler bitince yemek faslı geliyor. Ama ondan önce ben de yanımda götürdüğüm nazar boncuklu bileziği ve yüzüğü  anneye hediye ediyorum. Gözleri doluyor. Yanaklarımdan ve çenemden öpüyor. Sonra, beni içerideki odasına davet ediyor, burası çok kalabalık, yoruldun, gel biraz dinlen diye. Bu arada, ağzıma bir badem, ve bir kajun atıveriyor. Beyin için çok faydalı diyor. Anne işte...

İçeride, kız çocukları ile yalnız kalıyoruz. Dans saati:) Hepsi bana teker teker, ardından grup olarak bildikleri dansları sergiliyorlar, sonra da ben kalkıp iki göbek atıyorum. Ardından, birbirimize figürler öğretiyoruz. Anne içeri geliyor, aile albümlerini çıkartıyor, teker teker onlara bakıyoruz.



 


Sonra, hemen yatağının arkasında köşeye davet ediyor. Anne, kendi minik ibadet yerini hazırlamış, minik mabedi. Çeşitli tanrı resimleri, tütsüler ve ortada kocaman bir " Sathya Sai Baba" resmi. Bu konu uzun bir konu ancak bu kişi, hala yaşayan, Tanrı olarak görülen ve çok kişinin inandığı biri. Bildiğim kadarıyla , hem Hinduizm, hem de Islam dininden besleniyor.  Bir çok yerde, fotoğrafı asılı. Burada, Tanrıların sonu yok. Orada da, beraber fotoğraf çektiriyoruz.







Biraz daha dansın ardından, yemek vakti. Pilav, soya fasülyesi, patates ve kabaklı noodle, yoğurt, kavrulmuş nohutla bol proteinli bir yemek. Doydum diyorum, en azından su noodle'ın sebzelerini ye diyor, ağzıma patatesleri ve kabakları tıkıştırıveriyor anne. Anne işte... Yoğurdumu da bitirmemi öğütlüyor.

Sonra, akşam kal diyorlar, yok işlerim var, ben gidiyim diye usulca kalkıyorum. Beni taksiye kadar uğurluyorlar. El sallayıp, varınca ara diyorlar. Varınca arıyorum, Dashain'den olsa gerek, hatlar çok meşgul, düşüremiyorum...

bir başka bayram tebriği.




"We pray Nava Durga to give you...Shanti, Shakti, Saiyam, Sammann, Saralta, Safalta, Samridhi, Sanskaar and Swasthya. Happy Bijaya Dashami!"




October 15, 2010

Bayram tebriği...

Bu sabah alt komşumdan cep telefonuma bayram tebriği geldi.

" Sweetness in your speech, talent in your mind, strength in your hands, good health in your life, peace in your eyes, and success in every path of your life. Nawa Durga gives you all things. Happy Bijaha Dashami. 2067."

how sweet...beni unutmamışlar!

October 13, 2010

2067 yılında Dashain mutluluğu...

Burada yıl 2067...ve Dashain geldi, hoş geldi. Festivaller memleketi 
Nepal'in, en büyük festivali. 15 gün süren, bütün sene beklenen, hele son bir aydır dillerden düşmeyen festival. İnsanın kendini bu festivalin heyecanına kaptırmaması mümkün değil ki...hem de biraz mecburi. Bugün 19 Ekim'e kadar sürecek olan tatil için, alışverişimi yaptım, dolabıma yerleştirdim ve heyecanla yarını bekliyorum. Ben sadece süpermarkete gittim ama Nepalliler neler alıyor derseniz, aşağıdaki linke bakmanızı öneririm. ( Fiyatlar için bilgi vereyim: 1 dolar= 72 rupi)


15 günlük festivalin o kadar çok farklı aşaması var ki, nasıl anlatsam bilemedim, sanırım aşağıdaki linki verirsem daha sağlıklı olacak!

Ama bildiğim şu ki, bu festivalde Tanrıça Durga için ibadet ediliyor, onun için pujalar yapılıyor, adaklar adanıyor. Ayrıca, kaç zamandır etrafımda da gördüğüm gibi evler temizleniyor, süsleniyor, badana yapılıyor, çünkü tanrıça evi ziyaret edebilir ve şanslı bir gelecek için kutsayabilir.  Ayrıca, Kathmandu Vadisi dışında oturanlar akrabalarını ziyarete gittikleri için şehir boşalıyor, kalabalık azalıyor. Her yer en az 7 gün kapalı oluyor.

...ve benim ev sevdiğim tarafı: uçurtmalar. Herkes günlerdir burada uçurtma uçuruyor. Bütün çatılarda çocuklar, gençler, herkesler çığlık çığlığa. Masmavi bulutların arasında süzülen uçurtmalar var sürekli. Uçurtmalar tanrılara mesajmış, artık yağmur yağmasın diye. Tabi, artık pirinçlerin hasat zamanı!

..evet! Ben de uçurtma uçuracağım. Yağmur yağmasın diyeceğim...herkese çok sanşlı zamanlar dileyeceğim!
Tutar mı, tutar!



October 9, 2010

Sagarmatha Eteklerinde...

" Bu kitap, Batılıların Everest diye bildiği, enini boyunu ölçerek dünyanın en yüksek noktası ilan ettiği, gürültü patırtıyla ine çıka bir hal olduğu dağın eteklerindeki ülkeye ilişkin. O dağın Nepal'deki adı Sagarmatha'dır ve metre cinsinden ölçülerek kazandığı anlamdan daha fazlasına sahiptir. İşte, bu kitapta anlatılanlar da benim Sagarmatha eteklerindeki Nepal izlenimlerim..."

Özcan Abim, kitabını arka kapağında böyle tarif etmiş. Bu paragraf beni ilk okuduğum andan itibaren çarpmıştı. Belki ne demek istediğini tam anlayamamıştım ama bu ülke beni içine almıştı bile.

Kitabı, Nepal'e gelmeden önce hızla okumuştum. Buraya gelirken de getirdim. Dün gece, ilk defa yeniden elime aldım, bu sefer gezdiğim gördüğüm yerleri Özcan Abim nasıl anlatmış acaba heyecanı ile...Kendisinin gözüne, diline, yalın ama derin anlatımına her zaman güvenirim. Gerçekten, o kadar içeriden, samimi ve sıcak ki...gezdiğim gördüğüm yerlere, sayesinde bir kere daha ayak bastım...bu sefer daha cok severek, daha çok bilerek...kitabı şiddetle tavsiye ederim ama yine de sadece kitabı okumakla kalmazsınız umarım, Özcan Abiminde dediği gibi,soluğu bir an önce Sagarmatha eteklerinde alırsınız.

October 8, 2010

Yıldızlara izin...

Burada hayat erkenden başlıyor...sabah 4 sularında, tapınaktan çan sesleri duymaya başlıyorum...6 dan itibaren yoldan bisikletleri ile geçen satıcı sesleri ile biraz daha ayılmaya çalışıyorum, zaten sabah 8 oldu mu, eğer hala uyanmadıysam, kendimi geç kalmış hissediyorum.
Hava karardı mı da, artık saatin kaç olduğunu farketmiyorum, çünkü burada benim alıştığım gibi, her yerde sokak lambaları yok. Ana sokaklar  aydınlık ama ara sokaklarda cep telefonları fenere dönüşüyor yürüyenler için.

Hal böyle olunca da, gökyüzü her zaman daha aydınlık, sanki hep daha yakın..yıldızlar daha parlak...burada insanlar ay ve yıldızların kendilerini aydınlatmalarına izin veriyorlar. Göğü delen gökdelenlerin, alışveriş merkezlerinin havalı ışıkları yok burada...burada şimdilik yıldızlara izin var. gökyüzü de bana daha yakın.

October 2, 2010

2010 İstanbul'dan 2011 Nepal'e...

İstanbul'u en son 2010 hengamesi içinde bıraktım, tam da aslında kültür başkenti başlığı altında neler oldu anlayamadım. Bu kafa karışıklığı ile Nepal'e vardım. Bir de ne göreyim..2011,Nepal'de Turizm yılı olacakmış, hadi hayırlısı:) İşte bu da linki, herkesi bekleriz!

http://nepaltourismyear2011.com/



                                           Patan- Durbar Square ( durbar means palace)

September 25, 2010

Snowman Cafe!

Kathmandu Vadisi üç farklı şehirden oluşuyor. Patan, Bhaktapur ve  Kathmandu. Benim işim gücüm herşeyim  Patan da...Patan, Kathmandu Durbar Square'e dolmuşla 20 dakika. Kathmandu'nun merkezine yolum her gün düşmüyor tabi, misafirlerimi gezdirmek, birileriyle buluşmak, müzik dinlemek ya da festivalleri görmek için gidiyorum oraya..
Oraya gidince de, uğramadan geçemediğim bir yer edindim, Snowman Cafe. Freak Street'te, hem ucuz, hem salaş, hem harika kahvesi ve tatlıları var. Kim gelse, oraya götürüyorum. Sadece, misafirlerimi değil, Nepalli arkadaşlarımı da:) Zamanında hippilerin buluşma noktası imiş, hala eski eski şarkılar çalıyor, eski ama eskimeyen..

Canım Özlemcim ile yoğun bir turun ardından, nefes almıştık orada.
Başka bir gün de, Indra Jatra festivalini izlemek için gidip, meğersem 2 gün geç kaldığımızı öğrenip, soluklanmak için oturduk oraya. Ravi ve Suraj ile.
Ravi- yanımdaki- müzisyen, bir animasyon stüdyosunda sound effect yapıyor. Suraj ise animasyon yapıyor. Aynı zamanda da, bir iki yıldır festivallerin seslerini kayıt altına alıyorlar! her yerde böyle güzel çabalarda olan insanlar var, hayranım!

September 13, 2010

maymunlar!

Maymunlar beni inanılmaz heyecanlandırıyorlar! Hayvanat bahçesi dışında görmemiştim onları.
Her yerde karşıma çıkmıyorlar tabiki ama bir çok dini alan, park, tapınak önünde görebiliyorsunuz onları.
Elinizde bir şey varsa, hele de bir kere elinizdekini vermişseniz, peşinizi bırakmıyorlar.
herkes dikkat et diyor, ama ben henüz bir zararlarını görmedim. İnsan onlara bakınca mutlulukla doluyor, nedendir bilmem, kendime yakın mı hissediyorum, ya da mutlu aile tablosu çiziyorlar hep, ondan mı?

hayat var!

Her gün yepyeni şeylerle karşılaşıyorum...yeni yemekler, farklı binalar, başka başka insanlar, bir türlü çözemediğim ve sanki hiç bir zaman tam olarak anlayamayacağım semboller, işaretler, minik heykeller, büyük heykeller, tanrılar, enstrümanlar, ritüller, düzenler, düzensizlikler, sesler, sözler, bakışlar...

Her şeyleri yazayım diyorum, ama oturup neresinden tutsam, sanki bir tarafı eksik kalacak, anlatamayacağım, o zamanda her şeye haksızlık edeceğim, insanların kimbilir ne derin anlamlar yüklediği şeyleri bir solukta tüketecekmişim gibi geliyor. O yüzden yazmak istediğim onca şeyi oturup da bir yazamıyorum.Oysa, daha şimdiden neler gördüm, bir yandan gördüğüm ve anladığım sandıklarım içinde neleri göremedim.
kimbilir.

Dünyanın neresinde olursa olsun hayat var. Yoksulluk da ve yoksunluk da var. Mutluluk da var, mutsuzluk da var. Düzen de var, düzensizlik de var. Dans da var, müzik de var. nereye gidersek, hep hayat var. Bu da bana umut veriyor!

September 1, 2010

Dolunay vakti Kwaati...

Özlem'le Katmandu'ya adım attığımız da bizi dolunay ve Kwaati karşıladı. Kwaati, dokuz farklı bakliyattan oluşan bir Nepal yemeği. Mercimek, nohut ve fasülye türevlerini içeriyor. Bütün etnik gruplar tarafından hazırlanan bir yemek. Protein ve lifli olmasının yanı sıra, buradaki inanca göre sindirim sistemine çok faydalı olduğu söyleniyor.

Kwaatinin günlük hayatta büyük bir yeri var, marketlerde, pazarlar da bol bol satılıyor. Ama Dolunay ile olan bağlantısını da es geçmemek gerek. Burada bolca karşılaştığımız ve sonradan alıştığımız Muson yağmurlarının bitmesine işaret olarak kutlanan ve dolunay günü gerçekleşen Janai Purnima Festivali'nin de baş tacı. Ranjan kardeşimizin evinde annesi, kız kardeşi ve büyükanne ve babasıyla kutladığımız festivalde, kwaati yemekle kalmadık. Dedesi tarafından kolumuza bağlanan sarı-turuncu bileklik ve iki gözümüzün ortasına sürülen kırmızı tika ile bir anda kötü ruhlardan korunduk ve mutlu olduk. Hatta sonra sokağa çıkıp, bir çok turistin bunu yolda satıcılara yaptırdığını görünce de, içten içe ne kadar şanslı olduğumuzu düşündük.

Burada umarım ilk günkü gibi şanslı olacağım...kolumdaki bilekliğim hala duruyor, o beni kötülüklerden koruyacak..buradaki her günümünde kwaati kıvamında geçmesini dileceğim.

Annem'e de Özlem'le kwaati gönderdim, belki dolunay zamanı kaçtı ama onlar da sağlıklı ve güçlü olsun istiyorum. Dönerken de, sanırım bir kaç paketle döneceğim. Bizim usül, soğanlı, domatesli, patatesli pişireceğim. Herkesi beklerim!